Haliç'te Koç Müzesi'ni geçtikten yüz adım sonra, köprüye varmadan sağda iki katlı mütevazi bir mekandır bizim Sadrazam Mahmut'un minik sarayı.
Et ve sakatat üzerine
kırk yıllık bir gelenek, malum Sütlüce Mezbahası yakındır. Ilgın Kaya'nın
et lokantası belki uzaktan biraz salaş görünebilir, ama içine girip yemeklerinden
tadınca dünyanız güzelleşecektir, bilin.
Zemin katta bir salon,
üst katta bir başkası, ikisi de Haliç'e bakar. Yukarı çıkalım hele. Duvar
boyu ahşap masalar, yanlarında mangal köşeleri, hepsinin boruları yukarıda
birleşiyor. Tavan sade, zemin sade. Müşteriler genelde ''yurdum insanı'' efendi,
kendi halinde. Yakınlarda Şenay Düdek kardeşimiz ve arkadaşlarıda burayı şereflendirmişler.
Ilgın biraderimiz çok mutlu. Ud ve kemanlı fasıl çoktan başlamış bile, ''Bir
ihtimal daha var, o da ölmek mi dersin...'' Başlıyoruz; Toprak güveçlerde
yoğurt, turşu ve çoban salatası, kızarmış ekmekte refakatte. Yoğurt özel olarak
Ankara'dan geliyor, az koyun karışık inek sütünden ama tadı yerinde. Biber
turşusu mükemmel, salatalık biraz gevşek ama; anlaşılan salamurda limonu biraz
fazla kaçırmışlar. Çoban salatası ise enfes, sızma zeytinyağıyla.
Makedon usulü isli et,
asıl adıyla 'purşika'dan da tadıyoruz, şahane. Ilgın Sadrazam Mahmut abisinden
özel formülünü devraldığı ''ev sucuğu''ndan getiriyor masaya. Breh, breh,
hem eti güzel hemde baharatı kıvamında. Markalı sucuklara fark atar bu lezzet.
Daha bitmedi, sırada kuzu
uykuluk ızgarası var: Gerçek uykuluklar bunlar; Hele ciğer yanı muhteşem,
üzerine birazcık kekik serpip yemesine doyum olmuyor. Dileyene kokoreçte var.
Şahane final bizi bekliyor:
Sadrazamın bulgur pilavı. Yanıbaşımızda mangal üzerinde içe dönük sac kap
içinde pişti. Trabzon yağı, kaymak, kuzu kavurma, et suyunda ıslanmış bulgur,
domates ve biberin habire karıştırıldığında küçük bir şovla... Afiyetle yedik,
kolesterolü kim takar? Çalıp söylüyorlar zaten rahmetli anamın anısına: ''Adalardan
bir yar gelir bizlere, aman Allah gözlere bak gözlere...''
Fasıl devam; ''Vuslatın başka bir alem, sen bir ömre bedelsin...'' Tatlı faslında ise muz, kaymak, bal ve dövülmüş cevizli ''bumba''dan tadıyoruz elbette. Şekerpare ile kalburabastı arası, üzeri kaymaklı ''Sadrazam Parmağıda''hiç fena değil, başka mekanlardaki ''Vezir Parmağı'' çatlasın. Acı kahvemizde ''ağırdan mangalda pişti ve ''perde.!'' Bir yemek sefamız daha sona erdi. Garsonlarımız Korkut ve Mehmet'in servisine diyecek yok. Hesapta insanı titretmiyor. Bu ortadirek mekanda; Adam başı 12-15 milyon, hemde içkili. Dahası Ilgın Kaya'nın gerçekten içten konukseverliği ve efendiliği. Yine geleceğiz beyler...
En eski uykulu lokantası. Adana'lı Mahmut Zevkli'nin yarım asırlık lokantasını bir Ahır'da başlamış. Zevkli gecenin ilerleyen saatlerinde başına bir sadrazam kavuğu geçirip şakalar yapmaya, lokantasını meddah sahnesinde çevirmeye başlamış. Kavuğundan ötürü Mahmut Zevkli'ye Sadrazam lakabı takılmış. Küçük yaşta Sadrazam'ın yanında çıraklığa başlayan, daha sonra şeflik yapan Ilgın Kaya, Mahmut Zevkli'den sonra dükkanın işletmesini başarıyla sürdürüyor. Sadrazam Mahmut'un menüsünde ''ev sucuğu'' servisi dükkanın geleneği. Etleri Trakya'dan tereyağı Trabzon'dan, yoğurt ise Bolu'dan geliyor.
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Copyright © 2003 Sadrazam Mahmut. Inc. Tüm hakları saklıdır. All rights reserved.